14215,79%0,33
42,84% 0,06
50,65% -0,05
6179,38% -0,20
10014,28% 0,39
İnsanlar genellikle mutlu görünmek ister. Bu yüzden hep güzel anılarını, iyi yönlerini ve başarılarını paylaşırlar. Özellikle sosyal medyada herkes hep mutluymuş gibi görünür. Oysa insan her zaman mutlu olamaz; bazen kendini yorgun, eksik ya da yalnız hisseder. Ama bu duyguları dışa vurmak istemez. Peki neden? Neden kendimizi mutlu göstermeye çalışıyoruz? Yalnız hissettiğimizde bunu niçin gizliyoruz?
İnsan, yaratılışı gereği sevilmek, kabul görmek ve değerli hissetmek ister. Bu fıtri bir ihtiyaçtır. Fakat bazen bu ihtiyaç bizi gerçek duygularımızı gizlemeye iter. İçimiz daralsa da gülümsemeye çalışırız. Çünkü toplumda mutlu olmak “güçlü", mutsuz olmak ise “zayıflık" sayılıyor. Hatta yalnız kalmak bile 'başarısızlık' gibi algılanıyor. Oysa yalnız kalmak ile yalnız hissetmek aynı şey değil. Yalnız başına kalmak bazen bir ihtiyaçtır; insanın kendini dinlemesine, iç dünyasını düzenlemesine yardımcı olur. Hatta İslam'da yalnız kalmak teşvik edilen bir haldir. Zira Peygamber Efendimiz (sav) de tefekkür için ara ara inzivaya çekilmiştir.
Ama yalnız hissetmek, kalabalıklar içinde bile görünmez olmak, anlaşılamamak, değer görememek, hayata bir anlam verememek, konuşacak biri olsa bile paylaşamamaktır. İşte asıl insanı yoran budur. Dışarıdan bakıldığında her şey yolundaymış gibi görünen insanların birçoğu, tam da bu görünmez boşlukta kayboluyor. Günümüzde kimi insan bu sebepten hayatına son veriyor, kimisi bir adım ötesi intihar olan bir ruh halinde, kimisi de bu görünmez boşlukta sessizce çırpınıyor.
Halbuki sosyal çevreler, iş yerleri, sosyal medya... Hepsi bize “iyi görün" baskısı yapıyor. Fakat içimiz bazen çöl gibi kurak, bazen taş gibi ağır. Yine de “iyiyim" diyoruz. Çünkü mutsuzluğumuzu, yalnız hissettiğimizi anlatsak ya küçümseneceğiz ya da hiç anlaşılmayacağız. Bu yüzden yalnız hissettiğimizde susuyor ve bunu gizliyoruz. Kimimiz ise hayata gözlerini yummayı tercih ediyor. Peki yalnız hissetmekten nasıl kurtulacağız?
Yalnız hissetmekten kurtulmayı birkaç açıdan değerlendirebiliriz:
Birincisi, Allah ile bağı güçlendirmektir. Allah ile bağını kuvvetlendiren kimse hiçbir zaman kendini yalnız hissetmez. Bu bağı kuvvetlendirmenin yolu ise tahkiki bir imanla Allah'ın emrettiklerine uymak, yasakladıklarından da kaçınmaktır.
Allah insanın fıtratını, ihtiyaçlarını, yalnızlık hissiyatını en iyi bilendir. Bundan dolayı insanlara bazı ibadetleri emreder bazılarını tavsiye eder. Mesela insan namaz ile Allah'la buluşur, dua ile ona içini döker. Bu gibi ibadetlerle insan her daim Allah ile iletişim halinde olur. Böylece Allah'ı her daim yanında hisseder.
İkincisi, insani ilişkileri kuvvetlendirmektir. Zira insan sosyal bir varlıktır. Sadece selamlaşmakla, birkaç cümlelik sohbetlerle kurulan yüzeysel ilişkiler yalnızlık hissiyatını büyütür ve insanın ruhuna yetmez. Çünkü insan anlaşılmak, dinlenmek, içini açabilmek ister. Bu da samimi bir bağ ile olabilir.
Hz. Peygamber (sav), sahabiler ile yalnızca dini konuları konuşmaz; onların üzüntülerini, sevinçlerini, tereddütlerini de dinlerdi. Birinin morali bozulduğunda onunla ilgilenir, sıkıntısını gidermeye çalışırdı. Biri endişelendiğinde onu teselli ederdi. Onların sadece inancıyla değil, insanlığıyla da ilgilenirdi. İşte bu yüzden sahabiler onun yanında huzurluydu.
Bugün biz de sadece konuşan değil karşımızdakini iyice dinleyen; sadece duyan değil, onu anlamaya ve yardım eli uzatmaya çalışan insanlar olmalıyız. Zira bazen bir insanın kurtuluşu, ona uzatılan bir kulakta, söylenen güzel bir sözde, ona karşı gösterilen bir tebessümde, bir el uzatmada ve içten bir bakışta gizli olabilir.
Unutmamak gerekir ki, “Birbirinizi sevmedikçe iman etmiş sayılmazsınız" diye buyuran bir peygamberin (sav) ümmeti olarak, insan ilişkilerimizi sadece nezakete değil, şefkate ve samimiyete dayandırmalıyız.
Üçüncüsü, psikolojik destek almaktır. İnsan, kimi zaman yaşadığı duygusal çöküntüleri tek başına aşamayabilir. Yalnızlık hissi uzun sürdüğünde bu durum, depresyona, kaygıya, özgüven eksikliğine veya sosyal fobilere yol açabilir. Böyle zamanlarda bir uzmandan yardım almak, kişinin duygularını anlaması, kabul etmesi ve bu duygularla sağlıklı şekilde baş etmesi açısından son derece önemlidir. Ne yazık ki toplumda hâlâ “psikolojik destek almak zayıflıktır" gibi yanlış algılar mevcuttur. Oysa insan ruhu da beden kadar hassastır ve zaman zaman desteğe ihtiyaç duyar.
Sonuç olarak, görünürde mutlu ama hakikatte yalnız olmak, çağımız insanının en büyük çelişkilerinden biridir. Bu derin yalnızlık hissiyle başa çıkmak için hem manevi hem insani hem de profesyonel yolları bir arada değerlendirmek gerekir. Unutmamalıyız ki yalnızlık paylaşıldıkça azalır; insanı hayata yeniden bağlayan ise çoğu zaman anlaşılmak, dinlenmek ve sevilmektir. Bu yüzden hem kendimizi hem de çevremizi anlamaya, hissetmeye ve sahip çıkmaya daha çok ihtiyaç duyduğumuz bir zamandayız.
HAKAN BAYRAM - Köşe Yazarı