14215,79%0,33
42,84% 0,06
50,65% -0,05
6179,38% -0,20
10014,28% 0,39
Bombalar düşerken insanlık seyirci koltuğunda oturuyor.
Gazze'de taş üstünde taş kalmadı.
Çocuklar, anneler, yaşlılar toprağa karıştı.
Ve dünya, yine susmayı tercih etti.
O meşhur “uluslararası toplum" dediğimiz o dev mekanizma, bir kez daha kınama açıklamalarıyla vicdan temizliğine gitti.
Sahi, kaç kınama açıklaması bir çocuğu diriltebilir?
Gazze bugün sadece bir coğrafya değil; insanlığın iflas belgesidir.
Yıkılan her evin, toprağa düşen her çocuğun hesabı, aslında tüm insanlığın boynundadır.
Ama dünya, bu kanın kokusuna alıştı artık.
Ölümler sıradanlaştı, vahşet normalleşti, acı istatistikleşti.
Birleşmiş Milletler suskun,
İnsan hakları örgütleri göstermelik açıklamalarla oyalanıyor.
Batı dünyası ise “demokrasi" nutukları atarken, Gazze'deki bombalara mühimmat sağlıyor.
Ve sonra utanmadan “barış"tan bahsediyorlar.
Ne barışı?
Gazze'de barış çoktan gömüldü; üstelik mezar taşı bile dikilmeden.
Bu çağda en büyük silah, suskunluk.
Bombayı atan kadar, o bombayı izleyenler de suçlu.
Çünkü sessizlik artık tarafsızlık değil "” açıkça işbirliği.
Gazze'de öldürülen her çocuk, sadece İsrail'in değil, susan dünyanın da kurbanı.
Batı'nın “insan hakları" nutukları artık mide bulandırıyor.
Bir çocuğun gözyaşı Avrupa'da kutsal, Gazze'de değersiz.
Özgürlük dedikleri şey; sadece kendi coğrafyalarında geçerli bir ayrıcalık.
Adalet ise parayla satılan bir gösteri.
Gazze yanarken dünyanın ekran başında “vah vah" demesi, en aşağılık ikiyüzlülüktür.
Bu utanç, sadece orayı yönetenlerin değil, biz dâhil tüm insanlığın utancıdır.
Çünkü artık kimse masum değil.
Tarih elbet yazar.
Gazze'de bombayı atan da,
sessiz kalan da,
vicdanını konforuna değişen de,
aynı sayfada yer alacak: Suçluların arasında.