14215,79%0,33
42,84% 0,06
50,65% -0,05
6179,38% -0,20
10014,28% 0,39
Her mezuniyet töreninde aynı sahne: Aileler gururlu, gençler umutlu. Kepler uçuyor, fotoğraflar çekiliyor. Ve birkaç ay sonra o fotoğrafların arkasında çoğu zaman aynı manzara: Boş bir cv, meşgul kafeler, aranan “kadro" ilanları ve uzun kuyruklar.
Bu ülke yıllardır “eğitimli gençlik" üretmekle övünüyor. Peki üretim nerede? Bilim nerede? İstihdam nerede? Diplomalar raflarda, umutlar kapıda bekliyor. Türkiye artık sadece diplomalı işsizlerin değil, umutlarını satmak zorunda kalan gençlerin ülkesine döndü.
Söyleyelim net: Bu bir bireysel başarısızlık meselesi değil. Bu, planlanmamış, hesapsız ve adaletsiz bir politikanın sonucudur. Üniversite kontenjanları şişirildi; mezuniyet sayıları arttı ama sanayi, kamu ve hizmet sektöründe uzun vadeli, nitelikli iş üretme mekanizmaları kurulmadı. Sonuç: Talep ile arz aynı frekansta değil; gençlerin eğitim profiliyle piyasanın ihtiyacı uyumsuz.
Ama sorun sadece “uyumsuz eğitim" değil. En büyük çürüme liyakat alanında. Torpil, referans, kayırma"¦ Eğer cebinde “tanıdık" yoksa kapı kapanıyor. Olan; emeğe, çalışmaya, nitelikli eğitime değil; ilişkilerin gücüne oluyor. Bu da adalet duygusunu öldürüyor. Gençler, “Çalışırsam kazanırım" inancını kaybedince, toplumun üretkenliğini ve güvenini kaybeder.
Bir diğer trajedi: Gençler “vasıfsız işlere" zorlanıyor. Mühendislerin servis şoförlüğü, öğretmenlerin özel dersçilikle geçinmesi, hukukçuların büroya değil garaja yönelmesi"¦ Bu sadece bireyleri değil, ekonominin katma değer üretebilme kapasitesini de yok ediyor. Beyin göçü bu nedenle sadece lafta kalmıyor; nitelikli beyinler gidiyor, gidenler geri dönmüyor.
Çözüm lafla, hamasetle, “gençlik bizim geleceğimiz" sloganlarıyla gelemez. İyi kötü politikalar, iyi kötü planlar gerekir. Ne yapılmalı?
Eğitimi iş dünyasıyla bağla. Üniversiteler sektörlerle ortak programlar, staj ve yerinde eğitimlerle gençleri üretime yakınlaştırmalı. Diploması olan ama pratiği olmayan mezunların işi zor olur.
Kontenjan politikası gözden geçirilsin. Her dalda mezun fazlalığı üretmek yerine, talep öngörüsüne dayalı, kalite odaklı planlama şart.
Liyakat mevzuatı ve şeffaf işe alım mekanizmaları kurulmalı. Kamu ve kamuyla ilişkili kuruluşlar şeffaf sınav/puan sistemlerine dönmeli; torpilin maliyeti artık hesaplanmalı.
KOBİ ve girişimciliğe ciddi teşvik. Genç girişimcilere sermaye, mentörlük ve pazar erişimi sağlanmazsa “girişimcilik" sadece bir slogan olarak kalır.
Uzun vadeli Ar-Ge yatırımları. Bugün Ar-Ge'ye yatırım yapmayan ülkeler yarın teknolojinin dışında kalır. Üniversite-sanayi iş birlikleri desteklenmeli.
Bunlar teknik çözümler; peki ruhsal? Gençlere umut vermek lazım. Umut, politikaların en nadide sermayesidir. Gençleri “göç etmesi gereken" değil, “kalıp üretmesi gereken" bireyler haline getirecek sosyal sözleşme yeniden kurulmalı. Gençliğin emeğiyle oynayanlar hesabını verecek; torpil mekanizmaları kamusal yargı önünde sorulacak.
Son söz: Eğer bir ülke gençlerine iş vermezse, sadece bugünü değil yarını da ipotek altına alır. Diplomalar, insanın onurudur; onları işsizliğe terk etmek hem ahlaki bir çöküş hem stratejik bir gaflettir. Bu ülke gençlerinden utanıyorsa, haklıdır "” utanılacak çok şey yapıldı. Ama utanmakla yetinmek suçtur. Artık icraata, adalete ve cesur politikalara ihtiyaç var.
Diploman varsa utanma; devletin, sistemin utanması lazım.