Toplumumuzda kadına yönelik şiddet yalnızca fiziksel yaralarla tanımlanmamalı. Çünkü asıl derin yaralar, görünmeyen yerlerde açılıyor: Kadının ruhunda, onurunda, sessizliğinde. Bu yaraların failleri bazen açıkça tanımlanır: vurandır, bağırandır, tehdit edendir. Ama bazen de faili, sadece izleyendir. Göz yumandır. Sessiz kalandır.
Ve bu bağlamda, kadına evlilik içinde uygulanan sistematik baskı ve psikolojik şiddet, çoğu zaman bir 'aile içi düzen' adı altında meşrulaştırılıyor.
Kaynana, Görümce, Kayın: Ailede Kadının Sessiz Düşmanı
Evlilik sadece iki kişi arasında kurulmuyor. Çoğu zaman, kadın hiç dahil olmadığını sandığı bir sistemin içine doğrudan yerleştiriliyor. Kaynana; oğlunun eşini kendi hâkimiyetine sokmak isteyen bir otorite gibi davranıyor. Görümce; rekabet ve kıskançlık duygularını içten içe kusarken, evliliğe müdahil oluyor. Kayın ise çoğu zaman aşağılayıcı ve dışlayıcı bir erkek egosuyla kadını değersizleştiriyor.
Tüm bunlar yaşanırken, kadın dönüp eşine bakıyor:
"Senin ailen."
Ama o eş, ya annesini kırmamak için susuyor ya da sessizliğini 'arabuluculuk' zannediyor. Yada fiziksel şiddet uygulayarak annesi ve ailesine nasıl bir reis olduğunu ispatlıyor.
Sessizlik: En Güçlü Suç Ortaklığı
Toplumda kadına yönelik şiddetin ilk basamağı fiziksel değil, psikolojik kuşatmadır.
Ve bu kuşatma, çoğu kez en güvendiği kişi tarafından, yani eş tarafından görmezden gelinerek tamamlanır.
Bir adamın sessizliği, evinde hüküm süren her zulmü meşrulaştırır.
Zulüm sadece tokatla, bağırmayla yapılmaz; bazen hiçbir şey yapmamak en büyük şiddettir.
"Annemi karşıma alamam" diyerek eşini karşısına alan erkekler, şunu bilmelidir:
Bir kadın sadece terk edildiğinde değil, eşinin sessizliğinde yok edilir.
Ve bu sessizlik bir gün adalet terazisinde ağır çalar.
Kadın Cinayetleri ve İntiharlar: Görünmeyen Sürecin Son Perdesi
Her gün haberlerde gördüğümüz bir "kadın cinayeti" aslında bir son değil, bir sürecin finalidir.
O süreç; yıllar süren sessiz çığlıklar, maruz kalınan aşağılama, yalnız bırakılma, küçümsenme, bastırılma ile başlar.
Bazen ölüm dışardan gelir, bazen içerden"¦
Bazen ceset vardır, bazen sadece ruh ölmüştür.
İntihar eden, susturulan, sindirilen kadınların arkasında sadece bir fail yoktur.
Bir sistem, bir aile yapısı, bir suskunluk zinciri vardır.
İlahi Adalet: Kul Hakkının Hesabı Ertelenmez
Dünya mahkemelerinde delil yetersizliğinden beraat eden nice suçlunun, ilahi adalet önünde hesabı asla kapanmaz.
Çünkü Allah katında sadece 'ne yaptın?' değil, 'neye göz yumdun?' sorusu da sorulur.
Kadının gözyaşını izleyip de ses çıkarmayan herkes, o terazide boy ölçüsünü görecektir.
Kaynana, görümce, kayın"¦ Hepsi yaptıklarının hesabını verecek.
Ama en büyük hesap, eş olup da eşine sahip çıkmayan adamlaradır.
Kadının Sessizliği Adaleti Bekler
Bugün binlerce kadın, bir duanın içinde yaşıyor:
"Allah bana sabır değil, hakkımı versin."
Çünkü onlar sabrettikçe ezildiler.
Ve artık kadınlar, Allah'tan adalet istiyor.
Mahkemeden değil, mahşerden bekliyorlar hükmü.
Ve ilahi adaletin günü geldiğinde, her bir suskunluk, bir kadının ömründen çalınmış yıl olarak yazılacak.
Her göz yumma, bir cinayet kadar ağır hüküm görecek.
Her "idare et" denilen an, bir kadının yok sayılmış varlığına karşı bir suç delili olarak okunacak.
Unutmayın"¦
Kadınların suskunluğu, yalnızlığı değil; gökyüzüne yükselen bir hesap defteridir.
Ve ilahi adaletin kalemi, asla mürekkepsiz kalmaz.