Tarih: 13.01.2025 12:44

SEKÜLERLEŞEN DÜNYADA ÖLÜM BİLİNCİ

Facebook Twitter Linked-in


Modern dünyada sekülerleşme, diğer bir ifadeyle dünyevileşme, giderek artıyor. Günümüzde savaşlar ve çeşitli olaylar nedeniyle her gün binlerce insan gözlerimizin önünde yaşamını yitiriyor. Buna rağmen, sekülerleşmenin etkisiyle insanlar bir gün öleceklerini ya hatırlamak istemiyor ya da tamamen unutuyor. Bu durum, sekülerleşme rüzgarlarının etkisiyle insanların yaşam tarzlarında ve inanç sistemlerinde bir dönüşüm meydana getiriyor. Bu dönüşümün merkezinde, ölüm gibi kaçınılmaz bir gerçeğin arka plana itilmesi ve ölüme yüklenen anlamın değişmesi yer alıyor. Peki, seküler bir dünyada ölüm bilinci nasıl şekilleniyor? İnsanlar neden bir gün öleceklerini unutur ya da hatırlamak istemez?

Bu sorulara şöyle cevap verebiliriz: Seküler dünya, bireylere sürekli olarak "hiç ölmeyecekmiş gibi" bir algı sunuyor. Televizyon ekranlarında, sosyal medyada ve reklamlarda sürekli bir "gençlik" ve "ölümsüzlük" imajı pazarlanıyor. Ölümün kaçınılmazlığı yerine, yaşamın sonsuz bir eğlenceye dönüşmesi fikri öne çıkarılıyor. Hızla akan bir yaşam, tüketim kültürü, başarıya odaklanmış bir zihniyet, menfaat arayışı ve geçim kaygısı gibi unsurlar, ölüm bilincini bastırıyor. Sekülerleşme sürecinde bireyler, dini otoritelerden uzaklaşarak daha rasyonel bir yaşam tarzını benimsemeye yöneliyor. Bu süreçte ölüm, manevi bir geçiş kapısından ziyade, yalnızca biyolojik bir son olarak algılanıyor. Oysa ölüm, yaşamın en derin anlamını kavrayabilmek için bir fırsattır. Ancak modern birey, bu gerçekle yüzleşmek yerine onu yaşamın arka planına itiyor.

Kur'an'da Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Her nefis (canlı) ölümü tadacaktır. Sonra bize döndürüleceksiniz." Bu ayet, insanın bu dünyaya bir sınav için gönderildiğini ve ölümle birlikte gerçek yurduna, yani ahirete döneceğini vurgular. Aynı zamanda, ölümün hak olduğunu ve her canlının bir gün öleceğini kesin bir dille ifade eder. Ölüm bazı insanlara korkutucu gelebilir. Bu durum, sekülerleşme rüzgarına kapılan bireyler için geçerli olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü dünyevileşen insan, hayatın anlamını ve değerini dünya merkezli bir bakış açısıyla değerlendirir. Sanki hiç ölmeyecekmiş gibi bir yaşam düzeni kurar. Ölüm, onun için yalnızca bu dünya hayatının sonu olduğu için rahatsız edici bir düşünce haline gelir. Oysa İslam'a göre ölüm kötü bir şey değildir. Necip Fazıl Kısakürek'in de dediği gibi: "Ölüm güzel şeydir. Budur perde arkasından haber. Hiç güzel olmasaydı, ölür müydü peygamber?" Ayrıca Hz. Peygamber (s.a.v.), "Ölümü çokça hatırlayınız." tavsiyesinde bulunması ölümün kötü bir şey olmadığını, aksine insan hayatında önemli bir yeri olduğunu gösterir.

Ölüm bilinci, insanın hayatına anlam katar ve yaşamını güzelleştirir. Bu bilinç, insanı sadece "hiç ölmeyecekmiş gibi" yaşamaya değil, aynı zamanda "yarın ölecekmiş gibi" yaşamaya teşvik eder. Seküler bir dünyada ölüm bilinci manevi bir perspektiften yoksun olabilir ancak insana kendi varoluşunu sorgulama fırsatı sunar. Böylece birey, daha dikkatli ve erdemli bir yaşam sürmeye, başkalarının hak ve hukukuna saygı göstermeye, bu kısacık ömürde daha faydalı işler yapmaya yönelir. Zira ölümü düşünmek, insanı dünya nimetlerine aşırı bağlanmaktan alıkoyar ve ahiret hayatına hazırlanmasını sağlar. Modern dünyada sekülerleşme, insanları bu bilinçten uzaklaştırarak dünya nimetlerine odaklanmayı artırsa da İslam, bu gaflet perdesini kaldırmayı ve insanı ebedi hayata hazırlamayı hedefler. Ancak bu anlayış, sadece bir köşeye çekilip Kur'an okumak veya namaz kılmak gibi ibadetlerle sınırlı değildir. İslam, dünya hayatında yapılan her işin Allah'ın rızasına uygun olup olmadığını sorgulamayı ve bu bilinçle hareket etmeyi emreder. Böylece bu yaklaşım hem ibadetlerde hem de günlük hayatta manevi bir derinlik ve sorumluluk bilinci oluşturur. Ayrıca ölüm bilincinin insanı özgürleştirdiğini söylemekte mümkündür. Çünkü ölüm bilinci, insanı dünyanın geçici zevklerinden uzaklaştırır ve ona daha yüksek bir amacı hatırlatır.

Peki, sekülerleşen dünyada ölüm bilincini yeniden nasıl kazanabiliriz? Ölüm bilincini yeniden kazanmanın yolu, ölümü hayatın doğal bir parçası olarak görmekten geçer. Modern insanın ölümle barışması, aynı zamanda yaşamla barışması anlamına gelir. Bu bilinç, dünyaya bağlanmaktan ziyade, hayatı bir emanet olarak görmeyi öğretir. Ölümü hatırlatan unsurlar, bu bilinci yeniden kazanmada önemli bir rol oynar. Mezarlıkları ziyaret etmek, Kur'an okumak, ölümle ilgili film ve dizileri izlemek (örneğin Gassal dizisi gibi) ve ölümü sıkça düşünmek, bireyin bu bilinci taze tutmasına yardımcı olabilir.

Seküler dünya, ölüm bilincini bastırmaya çalışsa da bireyin bu gerçekle yüzleşmesi kaçınılmazdır. Ölüm bilinci, yaşamı anlamlı kılan ve insana varoluşunun derinliğini gösteren bir aynadır. Bu aynadan kaçmak yerine, ona bakmayı öğrenmek daha dolu ve erdemli bir yaşamın anahtarıdır. Peki, ölümü hatırlamak hayatı daha anlamlı ve erdemli kılarken, neden seküler rüzgârlara kapılarak bu hakikati unutmayı seçelim?


Hakan BAYRAM

Köşe Yazarı




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —