Her çağın kendine has bir sınavı var. Sanayi çağında buharlı makineler insanları şaşkınlığa uğratırken, bugün bizi şaşırtan şey dijital algoritmalar. Peki, yapay zekâ, dijital kimlikler ve sosyal medya çağında biz inananlar, kim olduğumuzu ve kim olarak kalmamız gerektiğini nasıl koruyacağız?
Dijital Yüzleşme:
Dijital kimlik, bireyin sosyal medya hesaplarından dijital izlerine, devlet kayıtlarından sanal avatarlarına kadar uzanan bir yelpazeyi kapsıyor. Kur'an-ı Kerim'de "İnsan, nefsini ve amellerini gözetlemelidir" (el-Haşr, 18) buyurulurken, dijital dünyada nefsimizin peşine düşen bir gözetim sistemiyle mi yaşıyoruz, yoksa nefsimizi ifşa eden bir vitrine mi dönüştük?
Teknolojinin İki Yüzü:
İslam'da teknoloji haram değildir. Aksine, bilgiye ulaşmayı kolaylaştıran her araç nimettir. Fakat her nimet, şükür gerektirir. Sosyal medya, tebliğ için bir vasıta olabilirken, riya (gösteriş) ve kibir için bir tuzak da olabilir. Hadis-i şerifte "Ameller niyetlere göredir" (Buhârî, Bed'ü'l-Vahy, 1) buyrulması, dijital ortamda da niyetlerimizin berrak olması gerektiğini hatırlatır.
Mahremiyet ve Dijital Takva:
Dijital kimlik, mahremiyetle ilgili birçok sorunu beraberinde getiriyor. Allah'ın "Her şeyi gören" (el-Basîr) sıfatı, dijital gözetim çağında bize teknolojiden çok daha önce gelen bir bilinç halidir. Hiç kimsenin görmediğini sandığımız anlarda bile, Allah'ın bizi izlediğini bilen bir müminin internetteki davranışları farklı olur.
Bugün yapay zekâ bizi tanıyabilir, algoritmalar bizi yönlendirebilir, ancak bizi biz yapan şey ne ekranlara ne de kimlik numaralarına sığar. Bizim asıl kimliğimiz, "Takva elbisesidir, o en hayırlı olandır" (el-A'râf, 26). Teknolojiyle iç içe bir dünyada yaşarken, dijital kimliğimizi imanla terbiye etmek ve hakiki kimliğimizi kaybetmemek bu çağın mücadelesidir.
Hatice ÖZEK
İLAHİYATÇI KÖŞE YAZARI