Tarih: 14.07.2025 09:12

13 Temmuz Öğretmenlik Sınavı: Umutları Tüketen, Gençliği Boğan Bir Adaletsizlik

Facebook Twitter Linked-in

Türkiye'de öğretmenlik, sadece bir meslek değil; onurlu bir duruş, toplumu dönüştüren bir misyona talip olmaktır. Ancak 13 Temmuz 2025 tarihinde yapılan öğretmenlik alan sınavı (ÖABT), bu onurun ayaklar altına alındığı, emek ve liyakatin değersizleştirildiği, sınav değil tam anlamıyla psikolojik bir yıkım haline dönüşmüştür. Bu sınav; bilgiyi, çalışmayı, azmi ölçmekten uzak; aksine çalışanı cezalandıran, tesadüflerle başarılıyı belirleyen bir sistem arızasının en net örneğidir.
Sınav Değil, Akıl Oyunları: Bilgiye Değil Bulmacaya Dayalı Sorular
Yıllarca gece gündüz emek vererek, onuruyla, bileğinin hakkıyla bir meslek sahibi olmak isteyen on binlerce genç, bu sınavda anlamsız soru kökleri, çelişkili ifadeler, akademik gerçeklikle bağdaşmayan tercihler ve literatürde yeri olmayan kavramlarla yüzleşmiştir. Sorular, bilgi değil; "kimin zihni daha çok bulanır" mantığıyla hazırlanmış gibidir. Çalışanla çalışmayanı değil, şansa kim daha yakınsa onu öne çıkaran bir sistem dayatılmıştır.
Bu nasıl bir mantıktır ki, emek veren değil, rastgele işaretleyen kazanır hâle gelmiştir? Bu nasıl bir sorumluluktur ki, ülkenin geleceğini şekillendirecek öğretmen adaylarına sorumsuzca davranılır?
Çöken Gençlik: Hayatlarını Bu Sınava Bağlayanların Yıkımı
Bu sınavın asıl mağduru, sadece bir testten düşük not alanlar değil; geleceği elinden alınan, umutları gasp edilen koca bir gençliktir. Yıllarını KPSS'ye, ÖABT'ye, ders kitaplarına, kurslara ve online platformlara adayan gençler; sadece bir sınavda değil, hayatlarının merkezinde çökmüştür.
Bu insanlar sadece bir soruya değil, geleceğe çalıştı. Ama karşılarına çıkan tablo, "ne kadar çalışırsan çalış, seni ciddiye almıyoruz" diyen bir sistemin yansımasıydı. İstikrar arayan, bir hayat kurmak isteyen, ailesine yük olmak istemeyen binlerce gencin psikolojisiyle alay edildi. Sosyal medyada sınav sonrası yazılanlar, bir neslin nasıl göz göre göre ezildiğinin belgeleri gibidir.
Atamaya Değil, Sessizliğe Mahkum Edilen Öğretmenler
Sınavda yaşanan bu akıl dışılık yetmezmiş gibi, öğretmen atamaları hâlâ belirsizlik içinde sürmektedir. Yüz binlerce genç, sınav stresi yetmezmiş gibi bir de 'kaç kişi alınacak', 'hangi branşlara kontenjan verilecek' sorularıyla boğuşmaktadır. Ve ne acıdır ki, bu sorulara yanıt verecek net bir irade ortada yoktur. Her yıl atanamayan öğretmen sayısı artarken, eğitim sistemine sahip çıkması gerekenlerin sessizliği daha da büyümektedir.
Bu ülkede öğretmen olmak isteyen bir genç, artık sadece çalışmak zorunda değil; aynı zamanda belirsizlikle, haksızlıkla, sistemsizliğin ruhsal yüküyle de başa çıkmak zorunda. Bu durum, sadece bireysel değil, toplumsal bir krize dönüşmüştür.

Sistemin Çöktüğü Yerde Gençlik Yalnız Bırakılmıştır
13 Temmuz sınavı bize şunu gösterdi: Sistem, bilgiye değil, belirsizliğe yatırım yapıyor. Gençliğe sahip çıkmak bir yana, onun enerjisini tüketiyor. Öğretmenlik sınavı, eğitim sisteminin değil, adaletsizlik sisteminin aynası haline gelmiştir.
Ve bu sistemin bir başka acı tarafı: bu gençlerin ne sesi duyuluyor, ne hak arayışına kulak veriliyor. Bir milletin geleceği olan öğretmen adayları, adaletsizliğe karşı susturulmuş, yalnız bırakılmış, psikolojik olarak çökertilmiştir.
Son Söz Yerine: Artık Yeter
Öğretmenlik sınavı, çalışkanın alnının terini değil, sistemin keyfiyetini ölçen bir şeye dönüşemez. Gençliğin umutları, bu kadar ucuz, bu kadar değersiz olamaz. 13 Temmuz'da yaşanan bu büyük sınav faciası; sadece bir sınavın değil, bir neslin çöküşü olarak kayda geçmiştir.
Yetkililere açık çağrıdır:
🔴 Bu sınav iptal edilmeli veya bilimsel denetime tabi tutulmalıdır.
🔴 Atama takvimi netleştirilmeli, adil ve liyakat temelli kontenjanlar belirlenmelidir.
🔴 Gençliğin emeğine, psikolojisine ve hayallerine saygı gösterilmelidir.
Bu çağrı sadece bir sınavın değil, adaletin yeniden inşasının çağrısıdır. Çünkü bugün susturulan öğretmen adayı, yarın susmayacak çocukları eğitecekti"¦




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —